Buzumuzla Birlikte Yok Olmayacağız
3 Şubat 2005
Ginanne Brownell/MSNBC
Dünyanın en buzlu bölgelerinde yaşayan İnuitler küresel ısınmanın etkilerini yakından hissediyorlar. Üzerinde avlandıkları buz örtüsü her sene bir öncekinden daha erken eriyor; kutup ayıları alışık olunmadık yerlerde avlanıyorlar; bölgede yöreye özgü olmayan canlı türleri görülüyor ve geçen yaz yerli halk Kanada’nın Baffin Adası’nda ilk kez arı gördüler. Bu haberler, bu hafta Exeter, İngiltere’de iklim değişikliğinin boyutu ve hızı konularında tartışmak üzere buluşan, küresel iklim uzmanlarından hiç biri için yeni değil. Aslında İngiltere’deki bu konferans, Uluslararası İklim Değişimi Görev Gücünün geçen hafta yayımladığı ve politikacıların yaklaşık on yıldır engellediği, dünya genelindeki felaketlerin küresel ısınmadan kaynaklandığını söyleyen uyarının üzerine denk geldi.
Ancak Rusya, Kanada, Grönland ve Alaska’ya yayılmış 155.000 İnuit için konunun aciliyeti çok daha yüksek. İnuit Kutup Dairesi Konferansı (Inuit Circumpolar Conference (ICC)) sözcüsü Sheila Watt-Cloutier, “İnuit halkının geçim kaynakları değişikliklerden etkilenmekte ve bu durumdan kısmen de olsa ABD sorumlu” diyor. Watt-Cloutier ve grubu İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ile birlikte önümüzdeki bir kaç hafta içerisinde, ABD’de atmosfere salınan aşırı gaz emisyonları nedeniyle insan haklarının tehlikeye atıldığı iddiasıyla dava açmayı planlıyor. Kuzey Kanada’da bulunan Iqaluit’daki evinden telefonla yapılan bir röportajda Watt-Cloutier, Newsweek’ten Ginanne Brownell’e grubun planlarını ve İnuit’lerin iklim değişikliği sonucunda yaşadıklarını anlattı. İşte bu röportajın özeti:
Küresel ısınmanın ne gibi etkilerini gözlemlediniz?
Geçen on yıl boyunca avcılarımız belirli bölgelerde gerçekleşen değişikliklere şahit oldular. Örneğin bazıları kutup ayılarının çok daha zayıf olduklarını ve ayıları daha önce hiç gitmedikleri yerlerde yiyecek kaynaklarına daha yakın gördüklerini söylüyorlar. Hava durumu gittikçe tahmin edilemez hale geliyor ve bu durum sadece deniz buzu üzerinde avlanan bizlerde değil, hayvanlarda da tahribata yol açıyor. Kutup bölgesinde bölgeye özgü olmayan yeni balık ve kuş türleri görüldü. Halkımız buz kütlelerinin daha geç oluştuğuna ve nehir buzlarının daha erken çözüldüğüne tanık oldular; bu durumun gerçekleşmesi Haziranın ortasını bulurdu ama artık Mayısın ortalarında gerçekleşiyor. Artık eskisi kadar çok kar yağmıyor ve yağan kar da çok daha erken eriyor. Yazlar da değişti, ömrüm boyunca şort ve tişört giydiğimi hatırlamam, çünkü havalar hiç o kadar sıcak olmazdı. Bugün ise öyle sıcak hava dalgalarına maruz kalıyoruz ki tüm ay boyunca sıcaklık 300 C’yi buluyor, topluca sahile gidiyoruz ve yüzüyoruz.
Bu değişikliklerin İnuitlerin yaşantısında ne gibi etkileri oldu?
Kendisini yaşam döngüsüne göre ayarlamış kadim bir kültürümüz var. Ancak son zamanlarda bir kafa karışıklığı oluştu: eskilerden gelen bilgilerimiz havanın ve doğanın kontrol edilemeyeceğini söylüyor, fakat artık arada bir bağlantının olduğunu biliyoruz. Dünyanın Stokholm Konvansiyonu’yla [kalıcı organik kirleticilerin emüsyonunu azaltmaya yönelik küresel bir anlaşma] kirletici maddeler hakkında doğru şeyi yapmak için bir araya gelişi gibi biz de sera gazlarının emisyonları konusunda aynı şeyi yapmalıyız. Bu sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda bir sağlık ve hayatta kalma sorunu.
ICC her zaman için siyasi bir oluşum muydu yoksa bu grubu götürdüğünüz yeni bir yön mü?
Amerika Birleşik Devletleri gibi statükosundan emin ve ekonomiyle ilgili politikalarını değiştirmeyen ve petrol gazlarına ve fosil yakıtlarına olan bağlılığından ödün vermeyen güçlü bir ülkenin bulunduğu bir siyasi haritaya kendimizi yerleştirmek için yollar arıyoruz. Önümüzde bir mücadele var. 155.000 kişilik bir İnuit topluluğu milyarların bulunduğu bir dünyada kendilerini nasıl savunacak ve bunu insanlığın bir sorunu haline nasıl getireceğiz? Biz bu durumu teknolojik ve siyasi bir olay olarak değerlendirmiyoruz. Biz bu durumu gündelik yaşantımızı değiştiren bir olay olarak görüyoruz.
Bu nedenle mi bu durumu bir insan hakları davası olarak öne sürüyorsunuz – yani dünyanın geri kalanının dinlemesi için?
Bizi koruyabilecek ne gibi uluslarası araçların olduğunu araştırdık. ABD ve diğerleri, tüm yaşantımız, gelecekte, torunlarımızın zamanında tamamen sona erdiğinde ticaretlerine olağan bir şekilde devam edebilecekleri fikrine sahip olabilirler. Sorun ortada, bu da bizim stratejimiz ve bu yolda ilerleyip planımızın nasıl sonuçlanacağını önümüzdeki aylarda göreceğiz.
Önümüzdeki baharda Kutup İklim Etkisini Değerlendirme adlı organizasyonun (ACIA) bilim raporu yayımlanacak. İklim değişikliğinin Kutup Bölgesi’ni ne kadar etkilediğiyle ilgili en kapsamlı bilgileri veren genel bir özeti geçen Kasım’da yayımlanmıştı. Raporla ilgili görüşünüz nedir?
ACIA çalışması bir çok açıdan çığır açıcı. Şimdiye kadar yapılmış ilk kapsamlı bölgesel iklim değişimi değerlendirmesi. Projede 250’den fazla bilim adamı çalıştı, ayrıca Batı bilimiyle yöreye özgü bilginin bir evliliğiydi. Burada, Kuzey Kutbu’nda on yıllarca araştırmalar yapıldı ve hiçbir zaman gerçek araştırmanın bir parçası olmadık. ACIA ile mümkün olduğunca çok, yöreye özgü bilginin sokulmasını temin etmek istedik.
En şaşırtıcı bulgu neydi?
Bizi en çok etkileyen iki sonuç var; deniz buzuna bağımlı deniz canlısı türlerinin sayıları azalacak bazılarının nesli tükenecek ve İnuitler için ise ısınma avlanmayı etkileyecek veya tamamen imkânsız hale getirecek. İnsanların tam olarak anlayamadığı şeylerden biri de avlanmanın ve av kültürünün gerçek gücü. İnsanlar şöyle düşünüyor “Onlar hayvanları öldürüyor”... Araziye çıkıp çocuklarımıza avlanmayı öğretirken sadece bir foka silah doğrultmayı ve postunu çıkarmayı öğretmiyoruz. Cesareti, sabrı, düşünmeden hareket etmemeyi ve sağduyulu davranmayı da öğretiyoruz. Bunlar modern dünyaya da aktarılabilen kişilik becerileridir.
Yakın zamanda, Kanada’daki ABD elçiliği, Ottawa’daki büronuzu arayarak, ne kadar süre daha görevde kalacağınızı sordu. Bunu nasıl yorumluyorsunuz ve düzen bozucu olarak düşünülmek sizi sinirlendiriyor mu?
Kesinlikle sinirlenmedim, ancak görev süremin ne zaman sona ereceğini öğrenmek için aramaları ilginçti. Demek ki bir yerlerde bir şeylere sebep oluyoruz ve bazı oyunculara etki ediyoruz. Bu durum beni şaşırtmadı ve elimizi kolumuzu sallayarak ve hiç eleştiri almadan işimizi yapacığımızı sanmıyorum.
ABD, dünya için iyi olmadığını hissettiğimiz ekonomi politikalarına sahip büyük ve güçlü bir ülke. Ben bu işe diğerleriyle mücadeleye girmek için girişmedim, ancak ben nelerin olup bittiğiniz söylemeye çalışıyorum...Artık iklim değişikliği tartışmalarına hakim fikri değiştiriyor ve tartışmaları insan hakları boyutuna çekiyoruz. Bu durum bazı insanları kızdıracaktır, çünkü bu ülkeler insan hakları konularında çok kuvvetli olmalarıyla övünen ülkeler.
Şubat 2005'te tarafımdan Açık Radyo için İngilizce'den çevrilmiştir.
Ginanne Brownell/MSNBC
Dünyanın en buzlu bölgelerinde yaşayan İnuitler küresel ısınmanın etkilerini yakından hissediyorlar. Üzerinde avlandıkları buz örtüsü her sene bir öncekinden daha erken eriyor; kutup ayıları alışık olunmadık yerlerde avlanıyorlar; bölgede yöreye özgü olmayan canlı türleri görülüyor ve geçen yaz yerli halk Kanada’nın Baffin Adası’nda ilk kez arı gördüler. Bu haberler, bu hafta Exeter, İngiltere’de iklim değişikliğinin boyutu ve hızı konularında tartışmak üzere buluşan, küresel iklim uzmanlarından hiç biri için yeni değil. Aslında İngiltere’deki bu konferans, Uluslararası İklim Değişimi Görev Gücünün geçen hafta yayımladığı ve politikacıların yaklaşık on yıldır engellediği, dünya genelindeki felaketlerin küresel ısınmadan kaynaklandığını söyleyen uyarının üzerine denk geldi.
Ancak Rusya, Kanada, Grönland ve Alaska’ya yayılmış 155.000 İnuit için konunun aciliyeti çok daha yüksek. İnuit Kutup Dairesi Konferansı (Inuit Circumpolar Conference (ICC)) sözcüsü Sheila Watt-Cloutier, “İnuit halkının geçim kaynakları değişikliklerden etkilenmekte ve bu durumdan kısmen de olsa ABD sorumlu” diyor. Watt-Cloutier ve grubu İnter-Amerikan İnsan Hakları Komisyonu ile birlikte önümüzdeki bir kaç hafta içerisinde, ABD’de atmosfere salınan aşırı gaz emisyonları nedeniyle insan haklarının tehlikeye atıldığı iddiasıyla dava açmayı planlıyor. Kuzey Kanada’da bulunan Iqaluit’daki evinden telefonla yapılan bir röportajda Watt-Cloutier, Newsweek’ten Ginanne Brownell’e grubun planlarını ve İnuit’lerin iklim değişikliği sonucunda yaşadıklarını anlattı. İşte bu röportajın özeti:
Küresel ısınmanın ne gibi etkilerini gözlemlediniz?
Geçen on yıl boyunca avcılarımız belirli bölgelerde gerçekleşen değişikliklere şahit oldular. Örneğin bazıları kutup ayılarının çok daha zayıf olduklarını ve ayıları daha önce hiç gitmedikleri yerlerde yiyecek kaynaklarına daha yakın gördüklerini söylüyorlar. Hava durumu gittikçe tahmin edilemez hale geliyor ve bu durum sadece deniz buzu üzerinde avlanan bizlerde değil, hayvanlarda da tahribata yol açıyor. Kutup bölgesinde bölgeye özgü olmayan yeni balık ve kuş türleri görüldü. Halkımız buz kütlelerinin daha geç oluştuğuna ve nehir buzlarının daha erken çözüldüğüne tanık oldular; bu durumun gerçekleşmesi Haziranın ortasını bulurdu ama artık Mayısın ortalarında gerçekleşiyor. Artık eskisi kadar çok kar yağmıyor ve yağan kar da çok daha erken eriyor. Yazlar da değişti, ömrüm boyunca şort ve tişört giydiğimi hatırlamam, çünkü havalar hiç o kadar sıcak olmazdı. Bugün ise öyle sıcak hava dalgalarına maruz kalıyoruz ki tüm ay boyunca sıcaklık 300 C’yi buluyor, topluca sahile gidiyoruz ve yüzüyoruz.
Bu değişikliklerin İnuitlerin yaşantısında ne gibi etkileri oldu?
Kendisini yaşam döngüsüne göre ayarlamış kadim bir kültürümüz var. Ancak son zamanlarda bir kafa karışıklığı oluştu: eskilerden gelen bilgilerimiz havanın ve doğanın kontrol edilemeyeceğini söylüyor, fakat artık arada bir bağlantının olduğunu biliyoruz. Dünyanın Stokholm Konvansiyonu’yla [kalıcı organik kirleticilerin emüsyonunu azaltmaya yönelik küresel bir anlaşma] kirletici maddeler hakkında doğru şeyi yapmak için bir araya gelişi gibi biz de sera gazlarının emisyonları konusunda aynı şeyi yapmalıyız. Bu sadece bir çevre sorunu değil, aynı zamanda bir sağlık ve hayatta kalma sorunu.
ICC her zaman için siyasi bir oluşum muydu yoksa bu grubu götürdüğünüz yeni bir yön mü?
Amerika Birleşik Devletleri gibi statükosundan emin ve ekonomiyle ilgili politikalarını değiştirmeyen ve petrol gazlarına ve fosil yakıtlarına olan bağlılığından ödün vermeyen güçlü bir ülkenin bulunduğu bir siyasi haritaya kendimizi yerleştirmek için yollar arıyoruz. Önümüzde bir mücadele var. 155.000 kişilik bir İnuit topluluğu milyarların bulunduğu bir dünyada kendilerini nasıl savunacak ve bunu insanlığın bir sorunu haline nasıl getireceğiz? Biz bu durumu teknolojik ve siyasi bir olay olarak değerlendirmiyoruz. Biz bu durumu gündelik yaşantımızı değiştiren bir olay olarak görüyoruz.
Bu nedenle mi bu durumu bir insan hakları davası olarak öne sürüyorsunuz – yani dünyanın geri kalanının dinlemesi için?
Bizi koruyabilecek ne gibi uluslarası araçların olduğunu araştırdık. ABD ve diğerleri, tüm yaşantımız, gelecekte, torunlarımızın zamanında tamamen sona erdiğinde ticaretlerine olağan bir şekilde devam edebilecekleri fikrine sahip olabilirler. Sorun ortada, bu da bizim stratejimiz ve bu yolda ilerleyip planımızın nasıl sonuçlanacağını önümüzdeki aylarda göreceğiz.
Önümüzdeki baharda Kutup İklim Etkisini Değerlendirme adlı organizasyonun (ACIA) bilim raporu yayımlanacak. İklim değişikliğinin Kutup Bölgesi’ni ne kadar etkilediğiyle ilgili en kapsamlı bilgileri veren genel bir özeti geçen Kasım’da yayımlanmıştı. Raporla ilgili görüşünüz nedir?
ACIA çalışması bir çok açıdan çığır açıcı. Şimdiye kadar yapılmış ilk kapsamlı bölgesel iklim değişimi değerlendirmesi. Projede 250’den fazla bilim adamı çalıştı, ayrıca Batı bilimiyle yöreye özgü bilginin bir evliliğiydi. Burada, Kuzey Kutbu’nda on yıllarca araştırmalar yapıldı ve hiçbir zaman gerçek araştırmanın bir parçası olmadık. ACIA ile mümkün olduğunca çok, yöreye özgü bilginin sokulmasını temin etmek istedik.
En şaşırtıcı bulgu neydi?
Bizi en çok etkileyen iki sonuç var; deniz buzuna bağımlı deniz canlısı türlerinin sayıları azalacak bazılarının nesli tükenecek ve İnuitler için ise ısınma avlanmayı etkileyecek veya tamamen imkânsız hale getirecek. İnsanların tam olarak anlayamadığı şeylerden biri de avlanmanın ve av kültürünün gerçek gücü. İnsanlar şöyle düşünüyor “Onlar hayvanları öldürüyor”... Araziye çıkıp çocuklarımıza avlanmayı öğretirken sadece bir foka silah doğrultmayı ve postunu çıkarmayı öğretmiyoruz. Cesareti, sabrı, düşünmeden hareket etmemeyi ve sağduyulu davranmayı da öğretiyoruz. Bunlar modern dünyaya da aktarılabilen kişilik becerileridir.
Yakın zamanda, Kanada’daki ABD elçiliği, Ottawa’daki büronuzu arayarak, ne kadar süre daha görevde kalacağınızı sordu. Bunu nasıl yorumluyorsunuz ve düzen bozucu olarak düşünülmek sizi sinirlendiriyor mu?
Kesinlikle sinirlenmedim, ancak görev süremin ne zaman sona ereceğini öğrenmek için aramaları ilginçti. Demek ki bir yerlerde bir şeylere sebep oluyoruz ve bazı oyunculara etki ediyoruz. Bu durum beni şaşırtmadı ve elimizi kolumuzu sallayarak ve hiç eleştiri almadan işimizi yapacığımızı sanmıyorum.
ABD, dünya için iyi olmadığını hissettiğimiz ekonomi politikalarına sahip büyük ve güçlü bir ülke. Ben bu işe diğerleriyle mücadeleye girmek için girişmedim, ancak ben nelerin olup bittiğiniz söylemeye çalışıyorum...Artık iklim değişikliği tartışmalarına hakim fikri değiştiriyor ve tartışmaları insan hakları boyutuna çekiyoruz. Bu durum bazı insanları kızdıracaktır, çünkü bu ülkeler insan hakları konularında çok kuvvetli olmalarıyla övünen ülkeler.
Şubat 2005'te tarafımdan Açık Radyo için İngilizce'den çevrilmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder