Lytro ile Yeni bir Fotoğraf Deneyimi

Lytro’yla iki hafta geçirdikten sonra hala karar veremiyorum; fazlasıyla zarifleştirilmiş bir konsept mi yoksa fotoğrafçılığın geleceğine dair kararsız bir bakış mı? Aynı anda hem bağımlılık yapıcı hem de sinir bozucu. Ayrıca, reklamında da söylendiği gibi gerçekten eşsiz bir fotoğraf deneyimi.

Geçen sene Lytro’nun ışık alanı (light-field) kamerasının kısa tanımı şöyleydi: “fotoğrafı çektikten sonra da odaklama yapabilmenizi sağlar”.

İşte bu bağımlılık yapan kısmı. Hiçbir Lytro fotoğrafı tam değildir. Sürekli olarak ön plana, orta plana veya arka plana sadece tıklamak suretiyle odaklama yapabilrisiniz. Yani bulanık bir fotoğraf çekmeniz imkansızdır. Görüntüyü yakala ve çek, daha sonra odaklarsın.

Lytro bunlara “canlı resimler” diyor ve bu tekrar odaklanabilirlik numarasını sağlayan tüm bilgiler resimle birlikte geziyor. Bir Lytro fotoğrafını blogunuzda yayınlayın (Şirketin özel Flash widget’ını kullanarak) ve arkadaşlarınız herhangi özel bir yazılım kullanmadan resmin istedikleri noktasına odaklama yapsın. Kendi son Instagram’ını seçmek gibi.

Lyto kamerasının çekirdeğinde ışık alanı sensörü (donanım) ve ışık alanı motoru (yazılım) bulunuyor. Düz, kare bir sinek gözünü andıran sensör sadece merceğe doğru gelenlerden ziyade her yönde hareket eden tüm ışığın yakalanmasını sağlıyor. Klasik makineler sadece bir düzleme odaklanır. Işık alanı görüntüsü her şeyi yakalar. Lytro sensörün gücünü megapiksel yerine kaç milyon ışık ışınını yakaladığıyla ölçüyor - bu durumda 11 milyon yani 11 megaışın (megaray).

Her ne kadar resimlerle oynamak bağımlılık yaratsa da kameranın tasarım ve kullanım sorunları var. Daha önce kimsenin karşılaşmadığı sorunları çözmek zorunda olan türünün ilk örneği bir donanım. Bu durumda bekleneceği üzere bazı gariplikler var. Dokunmatik odak çok hassas ve 1,5 inçlik dokunmatik ekran çok küçük geliyor ve tepkisiz. Ayrıca kamera odaklama sorununu çözerek fotoğrafçılığın bir problemini çözerken öte yandan normak yakala ve çek tarzı fotoğrafçılığa kıyasla önceden çok daha fazla zaman ve kompozisyon planı yapılmasını gerektiriyor. Burada Lytro donanım tasarımının hiç yardımcı olmadığı bir öğrenme eğrisi mevcut.

Kamera bir kalıp tereyağı boyutunda. Ne kadar basit göründüğü şaşırtıcı. Önden üçte ikisi anodize alüminyumdan olup geri kalan kısmı deklanşör düğmesi, açma kapama düğmesi ve 8x optik büyütmeyi kontrol etmek için dokunmatik şeridi içeren oluklu kauçukla kaplıdır. Flaş yok ancak sabit f/2 mercek çok fazla ışık gerektirmiyor. Dışarıdan gözüktüğüne göre çok güçlü bir kamera.



Kameranın iki modu var: “standart” ve “kreatif”. Standart modda sadece pozlama ve büyütme kontrolleri mevcuttur. Etkileyici bir ışık-alanı resmi çekebilmek için çok dikkatli olmak gerekiyor zira deklanşöre basmadan hemen once büyütmeye yanlışlıkla dokunmak büyük bir sorun teşkil ediyor.

Kreatif mod daha dar bir odak aralığı belirlemenizi sağlıyor. Görüntüde bir alana dokunun ve izleyicilerin nesnenin önünde ve arkasında dar bir alana odaklama yapabilecekleri bir görüntü elde edin. Bu özellik görüntünün belirli alanlarını bulanık bırakarak daha artistik bir görüntü elde edilmesini sağlar.

Her iki moda da ilginç izleyici deneyimleri oluşturma isteği fotoğraf çekmek için yeni yollar aramanızı gerektiriyor. Camdaki yağmur damlaları bir ön plan elde etmek için kolay bir yol.

Resimlerin yayınlanmasına gelince Lytro’nun masaüstü uygulamasını (şimdilik sadece Mac versiyonu var) kullanarak makinedeki görüntüleri kolayca bilgisayara aktarabiliyorsunuz. Resimleri ya Lytro.com’daki ücretsiz hesabınızda ya da Facebook veya Twitter’da yayınlayabiliyorsunuz.
Lytro yıl içerisindeki güncellemelerinde tek mercekle doğal 3-D görüntü üretme gibi özellikler yayınlayacak.



Artıları: Tamamen yeni bir fotoğraf deneyimi. Yanlış odaklanmış fotoğrafa son. Keskin, hassas optik zoom. Sabit f/2 mercek. İnteraktif fotoğraflar sosyal medyada paylaşılabiliyor. Günler mertebesinde pil ömrü. Fotoğraf paylaşımı çekmekten daha eğlenceli.

Eksileri: Cebe sığmayacak kadar büyük. Zoom düğmesinin yeri ve hassasiyeti yanlışlıkla temasa neden oluyor. LCD ekranı küçük. Wi-fi veya Bluetooth yok, dolayısıyla gerektiğinde bulunacak bir başka micro USB kablosu daha…

Bu yazının orijinali Wired.com'da İngilizce olarak yayınlanmıştır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar